“Elini kolunu sallayan herkes Ağrı Dağı’na çıkabiliyor. Dağa tırmanmak isteyenler, dağın yamacındaki bir köyde bulanan jandarma kontrol noktasında kayıt altına alınıyor ama az ötesinde isteyen herkes izinsiz bir şekilde dağa tırmanabiliyor. Oradaki rehberlerin deneyimli ya da yetkin olup olmadığına bakılmıyor.”
Bu sözler Ağrı Dağı ve Türkiye’nin birçok önemli zirvesine defalarca tırmanan Vadi Doğa Sporları Kulübü Başkanı Ömer Demez’e ait. Ağrı Dağı’nın ölüm saçan bir yer olduğunu söyleyen Demez, sözlerini şöyle devam ettiriyor: “Tırmanışlara donanımlı rehberler eşlik etmiyor. Buzul bölgesinde ve külah kısmında direkler yok. Dağcıların kullanabilecekleri belirgin bir parkur yok. Bu konuda birçok çalışma yapılabilir ama her şeyden önce Ağrı Dağı’nda denetim yok.”
5 bin 137 rakımıyla Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’na tırmanan Dilek Gökbulak ile Muhammed Halim Dalgın, sis ve tipi nedeniyle kaybolmuş ve iki gün sonra dağcıların cansız bedenlerine ulaşılmıştı.
Yaşanan bu olaydan yalnızca bir ay önce (13 Haziran 2024) yine Ağrı Dağı’na tırmanış yapan üç İranlı dağcıdan biri olan Ekber Helili, 4 bin 600 rakımda kayalıklardan düşerek öldü. Yine bu yılın ocak ayında, Ağrı Dağı’na tırmanırken kayalıklara düşen Ukraynalı dağcı Danil Odynets ise yaralı bir şekilde kurtarıldı.
Ağrı Dağı, yüksek irtifası nedeniyle tırmanış açısından zorlu bir dağ. Kış aylarında yalnızca profesyonel dağcıların özel izinle tırmanış yapabildiği dağa, yaz aylarında ilgi daha da artıyor. Türkiye’nin en yüksek zirvesi olması ve belli bir yüksekliğe kadar profesyonel ekipmanlara ihtiyaç olmadan çıkılabilmesi, dağa olan ilginin başlıca sebeplerinden.
‘REHBERLERİN DAĞCILIK EĞİTİMİ ALIP ALMADIĞA BAKILMIYOR’
Özellikle son yıllarda zirve tırmanışı gerçekleştirmek isteyenlerin sayısı daha fazla arttı. Bu da beraberinde bir takım güvenlik sorunlarını getirdi. Vadi Doğa Sporları Kulübü Başkanı Ömer Demez, ölümle ve yaralanmayla sonuçlanan olayların denetim eksikliğinden kaynaklandığını söylüyor: “Sadece Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde bu denetimsizlik var. Ancak Türkiye’de bu durum çok fazla. Sadece gerekli mercilerden alınan izinlerle düzenlenen turlar yasal görülüyor. Ama bu turlarda rehberin dağcılık eğitimi alıp almadığına, donanımlı olup olmadığına bakılmıyor. Bunun araştırılması gerekiyor. Dağa tırmanan tüm grupların kaydı yapılması gerekiyor. Dağda eğer sis varsa, kesinlikle tırmanışa izin verilmemesi gerekiyor. Çünkü GPS cihazları olmadan, sisten kurtulmak imkansızdır. Tırmanış esnasında sis çökerse derhal geri dönülmelidir.”
‘KİMSENİN HABERİ BİLE YOKTU’
Demez, yalnızca jandarma, kaymakamlık veya valilikten alınan izinlerle isteyen herkesin dağa tırmanış yapabildiğini ve bu gruplara çoğu zaman deneyimsiz rehberlerin eşlik ettiğini söylüyor. Bu rehberlerin, yeterli bilgiye ve donanıma sahip olmamaları nedeniyle kriz anında çözüm üretemediğini belirten Demez, yakın tarihte başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor: “Daha önce de Ağrı Dağı’nda iki dağcı kaybolmuştu ve biz kendi arama kurtarma ekibimizle onları ararken üç İngiltere vatandaşı turisti de bulduk. Kimsenin o üç turistten haberi bile yoktu. Rehberleri onları ölüme terk edip gitmişti. Eğer o insanlar ve rehber dağa çıkarken bir kayıttan geçmiş olsaydı, bir denetimden geçmiş olsaydı, o rehber onları orada bırakıp geri dönemezdi.”
Yalnızca Ağrı Dağı’nda değil, Türkiye’deki farklı dağlarda da birçok kez ölüm veya yaralanmayla sonuçlanan olaylar meydana geldi. 1 Aralık 2019 tarihinde, Uludağ’a zirve tırmanışı yaparken kaybolan amatör dağcılar Mert Alpaslan ve Efe Sarp’ın cansız bedenlerine, arama çalışmalarının 17’nci gününde ulaşılabildi. 16 Temmuz 2023 tarihinde ise Hakkari’de Cilo Buzulları’na tırmanış yapan Hakime Koç ve Mehmet Aydın, buzulların kırılması sonucu oluşan çukura düşerek öldü.
‘ZİRVE HIRSI, DAĞCILIKTA FELAKETLE EŞDEĞERDİR’
Peki, dağ tırmanışı gerçekleştirmek isteyen herkes, yüksek irtifalı bir dağa çıkabilir mi? Bunun önünde yasal bir engel bulunmuyor ancak bu sorunun cevabını, uzun yıllar dağ tırmanışları gerçekleştiren, profesyonel dağcı Cenk Ertekin veriyor: “Her insan, hatta her dağcı yüksek irtifaya uygun vücut dinamiğine sahip değil. Mesela çok yetenekli bir kaya tırmanışçısı yüksek irtifada son derece zorlanabiliyor. Bu yüzden dağcılar ilk tırmanışlarında vücutlarını test ederek tırmanmak zorunda. Hiç deneyimi olmayanlar ise Ağrı Dağı’nın belirli metrelerine doğa yürüyüşleri gerçekleştirebilir. Zaten dağcılığın özünde doğada olmak ve doğa sevgisi vardır. ‘Zirve hırsı’ dağcılıkta felaketle eşdeğerdir.”
Ertekin, dağ tırmanışlarında yaşanan kaybolmaların, mahsur kalmaların, can kayıplarının veya yaralanmaların sebeplerini şöyle açıklıyor: “Örneğin, Ağrı Dağı tek bir kütledir. Bu yüzden çok fazla ve bulut topluyor. Hiç ummadığınız bir anda, hava ve şartlar çok uygunken, birden tipi bastırabiliyor, göz gözü görmeyen bir ortamla karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Ben yaptığım bir yaz tırmanışında, Ağustos ayının ortasında şiddetli dolu yağışı nedeniyle 4600 metreden dönmek zorunda kalmıştım. Yaz aylarında bu zor iklim koşulların daha az sürelerde yaşanmasına rağmen tehlike daha fazla. Çünkü dağda birçok deneyimsiz turist bulunuyor. Bir irtifanın üzerinde sadece Türkiye’nin en yüksek dağına çıkarak orada fotoğraf verme derdinde olanlar hem kendilerinin hem de ekiptekilerin hayatını ciddi anlamda tehlikeye sokuyor.”
‘BU TIRMANIŞIN, HAVA KAPAMAYA BAŞLADIĞI AN SONA ERDİRİLMESİ GEREKİYORDU’
Ertekin, geçtiğimiz gün meydana gelen ve Dilek Gökbulak ile Muhammed Halim Dalgın’ın ölümüyle sonuçlanan dağ kazasındaki ihmalin iki yönlü olduğunu vurguluyor: “Kazadan kurtulanların anlattığına göre, dağın son metrelerinde hava kötüleşip, göz gözü görmeyince, o sırada orada bulunan gruplardan kopmalar yaşanmış ve gruplar tamamen karışmış. Zirveye çıkmayı başaranlar geride kalanlara dönmeleri yönünde çağrı yapmış ama zirveye çok az kaldığından bu çağrıları sonuçsuz kalmış ve geride kalan arkadaşlarımız çıkışa devam etmişler. Sonrasında onlarla irtibat kesilmiş. Bu tırmanışın, hava kapamaya başladığı an sona erdirilmesi gerekiyordu” diyor.
‘DENEYİMLİ DAĞCILARIN EKİPLERİN BAŞINDA OLMASI ŞART’
Yaşanan dağ kazalarının önüne geçilebilmesi için bir takım önlemler alınması gerektiğinin altını çizen Ertekin, “Her ekibin iyi bir dağcı liderinin olması ve tırmanışa gidenlerin sınıflandırılması gerekiyor. Mesela 10 kişilik ticari bir ekip düşünelim. Daha önce dağcılık faaliyetlerinde bulunmuş kişiler saptanıp onlardan bir zirve ekibi oluşturulur, hiçbir spor aktivitesi yapmamış tecrübesiz kişilere ise sadece 3 bin 200 rakımına kadar sıkı bir doğa yürüyüşü yaptırılır. Bunun dışında, dağda deneyimli rehberlerin değil, deneyimli dağcıların ekiplerin başında olması şart. Rotayı bilmek asla sizi bir dağ rehberi yapmaz” diyor.
Ağrı Dağı’nda yaşanan son ölümlü olayın ardından Iğdır Valiliği, dağ tırmanışları hakkında genel bir bildiri yayımladı. Valilik, tırmanış sırasında ve sonrasında, dağcılık sporları ile ilgili eğitim almış en az bir kişi ve acil durumlarda ilk müdahaleyi yapacak temel ilk yardım belgesine sahip olan bir personel bulundurulması zorunluluğu getirdi. Ertekin, bu kararın geç alınmış bir karar olduğunu fakat Valilik ve Jandarma tarafından yapılacak sıkı denetimlerle yaşanabilecek kazaların önlenebileceğini söylüyor.