Yeniçağ Gazetesi’nin 1. sayfası

Yeniçağ Gazetesi bu manşetle çıktı

Bayraktar: Tarım arazilerini ranta açmaktan vazgeçin

Tarım arazilerinin amacına uygun biçimde kullanılması gerektiğini belirten TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, “Artık bir karış toprak dahi kaybedilmemeli. Çocuklarımıza bırakacağımız mirasa ihanet edilmesin” dedi.

VERİMLİ arazilerin yapılaşmaya açılması, bir zamanlar kendi kendine yetebilen ülkelerin başında gelen ülkemizde tarıma büyük darbe vurdu. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 5 Aralık Dünya Toprak Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, şehirleşme sürecinde, verimli tarım arazileri yerine tarıma elverişli olmayan, daha verimsiz arazilerin kullanılmasına özen gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Birleşmiş Milletler’in, bu yıl belirlediği “Toprak ve su, bir yaşam kaynağıdır” teması kapsamında, sürdürülebilir tarımsal gıdaya ulaşmada toprak ve su arasındaki ilişkinin önemi konusunda farkındalık yaratmayı amaçladığını kaydeden Bayraktar, sürdürülebilir kalkınmanın yolunun toprağın korunmasından geçtiğini vurguladı.

Tarıma elverişli topraklar ve su kaynaklarının korunmasının önemine işaret eden Bayraktar, şunları kaydetti:

“Tarıma elverişli topraklarımız, şehirleşmeyle birlikte artan endüstriyel sahalar tarafından hızla yok ediliyor. Kurulan fabrikalar toprağa ve suya kirletici maddeler salarak yaşam döngüsünü olumsuz yönde etkiliyor. Yanlış toprak ve su yönetimi uygulamaları toprak erozyonunu, toprak biyoçeşitliliğini, toprak verimliliğini, su kalitesini ve miktarını etkiliyor. Organik madde ile zenginleştirilmiş sağlıklı topraklar, suyun tutulması ve kullanılabilirliğinin düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynuyor. Bu gerçeklerle toprak ve su kaynaklarına gereken önem verilmeli ve korunmalıdır.”

Ülke nüfusunun yıldan yıla artarken, tarım alanlarının azaldığını dikkat çeken Bayraktar, bu nedenle kişi başına düşen arazi miktarının gerilediğini vurguladı.

“İstatistiklere göre; 2005 yılıda kişi başına 3,9 dekar arazi düşerken, bu değer 2010’da 3,4 dekara, 2015’te 3 dekara ve 2021’e gelindiğinde ise 2,7 dekara geriledi” bilgisini paylaşan Bayraktar, şu uyarılarda bulundu:

“Tarım topraklarının korunmasıyla ilgili çalışmalar her ne kadar devam etse de ülkemizin hızla artan nüfusu karşısında yetersiz kalıyor. Artık bir karış toprak dahi kaybedilmemeli. Bu amaçla tarım arazilerinin amaç dışına çıkarılması kesinlikle önlenmeli. Karayollarını ve şehirlerin gelişimini projelendirirken, verimli tarım arazileri yerine tarıma elverişli olmayan, daha verimsiz arazilerin kullanılmasına özen gösterilmeli. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin verilmemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurulmamalı. Turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazileri kullanılmamalı, meyve ağaçlarını, zeytinlikleri kesip yazlıklarinşa edilmemeli.”

Toprakların imara açılarak kaybedilmesiyle birçok şehirde yerinde üretim yapılmasının zorlaştığını ve vatandaşların meyve ve sebzeyi daha pahalı yemek zorunda kaldığını belirten TZOB Başkanı, “Örnek vermek gerekirse 30-40 sene önce İstanbul’un meyve ve sebze kaynağı İstanbul ilçeleriyle Kocaeli ve Sakarya gibi illerdi. 50 kilometrelik bir mesafeden sebze meyve temin ediliyordu. Bu illerin imara açılarak topraklarını kaybetmesi sonucu yerinde üretim imkânı azaldı. Kaynak uzaklaştı, bugün İstanbul’a 600-700 kilometre mesafeden meyve sebze geliyor. Maliyet artışı nedeniyle İstanbullu tüketici meyve sebzeyi pahalı yemek zorunda kalıyor” dedi.

Toprak Koruma Kurulları’nın tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı konusunda kararlar verdiğini söyleyen Bayraktar, açıklamasında şu değerlendirme ve önerilerde bulundu:

“Çocuklarımıza bırakacağımız mirasın kararının verildiği Toprak Kurulları’nda çocuklarımıza ihanet edilmesin, bir değil bin kez düşünerek karar alınsın. Kurullarda toprağın, tarımın önemini çiftçi adına anlatacak, toprağın sahibi olan çiftçilerimizin temsilcisi Ziraat Odaları’nın bulunması zorunlu olmalı. Toprağın sahibinin bulunmadığı Toprak Kurulları’nda toprağı korumak, imara açılmasını önlemek nasıl mümkün olacaktır?

Toprak Koruma Kurulları’na gelen arazilere artık vazgeçilemez gözüyle bakılmalı, imzalar atılırken gelecek nesillere ihanet edilmemelidir. Ülkemizde tarımsal üretim maliyetlerindeki artışlar tarımsal üretimde yeterli gelir elde edemeyen üreticilerin üretimden kopmasına ve arazilerini elden çıkarmalarına neden oluyor. Tarım arazileri üretim aracı olmaktan çıkarak birer yatırım aracı haline dönüştü. Özellikle icralık araziler internet ortamında ihale usulü ile satılıyor. Değerinin üzerinde fiyatlarla satılan arazileri bölge insanı alamıyor.

Bu tür satışlar tarım dışı amaç için arazi almak isteyenlerin işini kolaylaştırarak arazilerin farklı amaçlarla kullanımının önünü açıyor. Tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımının engellenmesi amacıyla arazilerin el değiştirmesinde tarımsal faaliyet yapılması zorunluluğu getirilmelidir. Son yıllarda ülkemizde yabancı uyruklu vatandaşların sayısı her geçen yıl artıyor. Nüfusu artan yabancıların ülkemizde arazi alma talebi de arttı. Ülke ve köylerimizin güvenliği bakımından yabancılara tarım arazilerinin satışı yasaklanmalıdır. Arazi satış veya kiralamada öncelik köy insanına tanınarak uygun fiyat ve şartlarda uzun vadeli taksit seçenekleri sunulmalıdır.

Köylerimizin sosyal düzeninin bozulmamasına dikkat edilmelidir. Ülkemizde son yıllarda giderek popüler hale gelen, insanlara şehirden uzakta yaşamayı cazip gösteren hobi bahçesi, tiny house, bungalov benzeri yaşama alanları, tarım arazilerinin parçalanmasına ve çarpık yapılaşmanın oluşmasına neden olmaktadır. Bu tür yapılanmalara kesinlikle izin verilmemelidir. Tarımsal üretimin temeli topraktır. Öncelikle sahip olduğumuz toprak ve su kaynaklarına sahip çıkmalıyız. Var olan kaynaklarımızın gelecekte artacak ülke nüfusu ve beklenen iklim değişikliğinin olumsuz senaryolarına karşı etkin ve sürdürülebilir kullanımı konusunda gereken hassasiyeti ülke olarak göstermeliyiz.”

D. Ali ÖZYİĞİT

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir